Sağlıktaki şiddet terörü dur durak bilmezken iki örnek vereyim sadece :
30 yaşlarında uzmanlığını yeni kazanmış bir doktor... Yakın zamanda ise çok sevdiği çocuklardan birine sahip olacak bir baba adayı... Gaziantep'te ise sıradan bir gün...
Hastanede 80 li yaşlarda bir hastanın ameliyatı yapılır. Ama hayatta kalma olasılığı belki de öte taraflara gitmekten daha az... Dr. Ersin ARSLAN elinden geleni hatta daha fazlasını yapar; fakat ecel vakti gelince durdurmak ne mümkün, hasta ahirete doğru yolculuğa başlar. Ah, ah... Şimdi bu kara haberi nasıl yakınlarına ulaştırabilir ki bir doktor ? Başınız sağolsun, hastanızı kaybettik demek nasıl bir felaket doğuracak kimbilir düşünceleriyle torununa haberi verir üzüntüyle.
Torunu ilk başta ağlayıp, sızlar; ama sonra nedense sinirlenmeye, dilinden belki de hakaretler dökülmeye başlar. Doktorluk sadece fiziksel sorunları tedavi etmek değil, ruhsal devinim yaşayanları da anlayabilmektir deyip hakaretlere göz yumar Dr. Ersin ARSLAN
Biraz zaman geçtikten sonra torun hâlâ sinirli, beni büyüten dedemi nasıl öldürdün naralarıyla hastanede fır döner. Ve haklılığına (!) çözümü de o gencecik doktora, baba adayına bıçağı saplamakta bulur. Hakettin doktor, dedemi öldürmekle ölümü hakettin sözleri belki de Dr. Ersin ARSLAN'ın duyacağı son sözler olur. Ve görevi başında şehitlik mertebesine yükselir.
Artık doktor efendi dönemi bitti deyip medyada birer hedef haline getiren söylemlerin ardı arkası kesilmeden 2 gün önce yeni bir ölüm haberi daha yankılandı ülkemizde. Ki duydunuz değil mi o çığlığı, yılın doktoru ünvanını alan Dr. Kamil FURTUN'un üç kurşunla ruhlar alemine göçmesinin çığlığını. Yoksa hangi elbiseyi giysem bana daha çok yakışır tartışmalarından ya da bugün adadan kim elenecek diye yapılan tahminlerden kulaklarınız duymadı mı ?
Ah canım ülkem, bir doktor kolay kolay yetişmiyor sözünü yoksay kısa süreliğine. Bir insanın ölümünü düşün. Hiç mi için sızlamadı, hiç mi nasıl kıydılar diye hüzünlenmedin ve bunu yapanlara içten içe hiç mi kızıp köpürmedin ? Ah be canım ülkem, ne oldu sana böyle ? Nerde insanlık diye savunduğun o koca kavram ?
Sağlık terörü kol gezdikçe doktorunu savundun mu hiç ? Yoksa, amann bana ne, dövülmüşse vardır bir kabahati. Yoksa durup dururken bir insan bir başkasını döver mi ? Hatta daha ilerisine gidelim, durup dururken bir insan bir başkasını öldürür mü ?
Canım ülkem, Dr. Kamil FURTUN'u öldüren adamın dilinden dökülen şu sözler mi haklılığı savundurtur :
Canım sıkıldı, arada böyle farklı zevklerim var. Hoşuma gitti ve ben de vurdum.
Bundan sonrası için diyecek söz var mıdır ?
***
Sağlık sisteminde ilerlemeler kaydedildiği halde doktor cephesinden baktınız mı hiç olaylara. Bağrılan, hakaretler edilen, dövülen ve hatta öldürülen o doktorların gözünden. Biraz bakalım hep beraber :
Muayeneye gittiğiniz bir doktoru düşünün. Kapı önünde olduğunca uzun bir kuyruk... Sıranızı beklerken girip de çıkmak bilmeyen o hastaların ardı arkası kesilmeyince bağrışmalar başlıyor içinizde. Sabır, sabır deyip beklemeye devam ediyorsunuz; ama o sırada bir bakıyorsunuz ki sırası sizden sonra olan biri önce içeri giriyor ve bu da yetmezmiş gibi doktor içeriden çıkıyor ve yüzünde eksik olmayan gülümsemeler, kâhkahalar... Yeter ulan artık. Ne biçim doktorsun sen ? Kaç saattir burada bekliyorum ağaç gibi, sen ise işin şamatasındasın. Benim vergilerimle maaşını kazanıyorsun. Bana hizmet etmeye mahkumsun sözleri dökülmeye başlıyor dilinizden birer birer. Dur yolcu, bir de doktorun gözünden bakalım mı ?
Hastaları almaya başlayalım artık. Evet ilk hastamızı çağırın .... hanım/bey. Hoşgeldiniz, şikayetiniz neydi ? Hocam başım ağrıyor, midem bulanıyor, hiç bir şey yiyemiyorum. Eklemlerim acıyor, ayağım kırılmış gibi hissediyorum. Midem delinmiş gibiyim. Ve arkası gelmeyen şikayetler... Bakın tüm bunlar siz de olabilir; ama asıl sorununuz ne ? Bu sefer yavaş yavaş anlatmaya başlıyor hasta. Bundan sonra gerekli tetkikler istenip hasta yönlendiriliyor.
İkinci hastada sıra. O da aynı şekilde ve bu sefer daha bilgili. Kalbindeki damar kopmasına benzer acının nedenini internette araştırınca Kawasaki hastalığı gibi bir tabir duymuş. Belirtilerine bakınca da tamam ben de kesin Kawasaki hastalığı var deyip doktora onaylaması için gelmiş. Hikayesini almaya başlıyor doktor ve ağrının 5 km koştuktan sonra ortaya çıktığını anlayınca anlatmaya başlıyor hastaya. Bu fiziksel bir şey, çünkü koştukça kalbiniz hızlanır ve kan akımı artar ona bağlı hissettiğiniz acı oluşabilir tıpkı siz de olduğu gibi; ama gel de bu bilgili hastaya anlat. Doktora ne gerek var, internet nimeti her şeye yeter de artar değil mi ?
Sonra bekleyen yaşlı bir hasta var. Sıra önceliği onda olduğundan o alınıyor içeriye üçüncü sırada. Ama yaşlı hasta hoş sohbet... Konuşmaya başlamasıyla insanı güldürmesi bir. Ah dede, hoşgeldin sayende biraz da olsa güldük deyip kapıdan uğurluyor gülümsemeler eşliğinde; ama dışarıda hakaretler başlıyor birden. Birileri dövmek amacıyla üzerine yürüyor. Ama halk zar zor zaptediyor.
Söyler misiniz doktorun ne suçu var burda. O da insan değil mi ? Gülemez mi, eğlenemez mi ?
***
Sen ey canım ülkemin sessiz kalan insanı, seni muayene eden ve hastalığından Allah'ın izniyle kurtaran doktorun hakaretler işittiğinde, dövüldüğünde neden susuyorsun. Neden savunmuyorsun doktorunu ? Zulme sessiz kalan, zulmü işleyen gibi sayılmıyor mu ? Öyleyse onlardan ne farkın kalıyor söylesene canım ülkemin sessiz kalan insanı, ne kalıyor ?
***
Son söz olarak : Sağlık terörü artık bitsin, kolay kolay yetişmeyen bir doktor, efendi olmak için değil sana hizmet etmek için çabalıyor o kadar uzun süre canım ülkem. Sağlıkta şiddeti sona erdirmek artık senin elinde. Dur demek senin elinde. Doktorunu savunmak senin elinde.
***
Bu yolda ölen tüm doktorlara, sağlık çalışanlarına Allah'tan rahmet diliyorum.
Yazar Hakkında:Merhabalar, adım Bay KEFREN.9 Eylül 2013 tarihinde doğdum. Daha 2,5 yaşındayım anlayacağınız. İnsanı insan yapan asıl bir değeri -AŞK- tattıktan sonra yeniden doğdum.Kelimeler eşsiz bir hazine. Duygu ve düşüncelerin dillenmesi, bir araya gelip ahenkle süzülmesi ve insanların o ahengi hissetmesi.. Amacım budur sadece.Kişisel tarzda yazılarımla ve tıp fakültesi anı, gözlemlerimle yayın hayatındayım. İşte yepyeni blogum Heybemdeki Yolcu... (Blog kapandığı için link kaldırılmıştır.)Heybesine kelimeleri biriktirip biriktirip yolcu eden tıbbiyeli bir seyyah...
30 yaşlarında uzmanlığını yeni kazanmış bir doktor... Yakın zamanda ise çok sevdiği çocuklardan birine sahip olacak bir baba adayı... Gaziantep'te ise sıradan bir gün...
Hastanede 80 li yaşlarda bir hastanın ameliyatı yapılır. Ama hayatta kalma olasılığı belki de öte taraflara gitmekten daha az... Dr. Ersin ARSLAN elinden geleni hatta daha fazlasını yapar; fakat ecel vakti gelince durdurmak ne mümkün, hasta ahirete doğru yolculuğa başlar. Ah, ah... Şimdi bu kara haberi nasıl yakınlarına ulaştırabilir ki bir doktor ? Başınız sağolsun, hastanızı kaybettik demek nasıl bir felaket doğuracak kimbilir düşünceleriyle torununa haberi verir üzüntüyle.
Torunu ilk başta ağlayıp, sızlar; ama sonra nedense sinirlenmeye, dilinden belki de hakaretler dökülmeye başlar. Doktorluk sadece fiziksel sorunları tedavi etmek değil, ruhsal devinim yaşayanları da anlayabilmektir deyip hakaretlere göz yumar Dr. Ersin ARSLAN
Biraz zaman geçtikten sonra torun hâlâ sinirli, beni büyüten dedemi nasıl öldürdün naralarıyla hastanede fır döner. Ve haklılığına (!) çözümü de o gencecik doktora, baba adayına bıçağı saplamakta bulur. Hakettin doktor, dedemi öldürmekle ölümü hakettin sözleri belki de Dr. Ersin ARSLAN'ın duyacağı son sözler olur. Ve görevi başında şehitlik mertebesine yükselir.
Artık doktor efendi dönemi bitti deyip medyada birer hedef haline getiren söylemlerin ardı arkası kesilmeden 2 gün önce yeni bir ölüm haberi daha yankılandı ülkemizde. Ki duydunuz değil mi o çığlığı, yılın doktoru ünvanını alan Dr. Kamil FURTUN'un üç kurşunla ruhlar alemine göçmesinin çığlığını. Yoksa hangi elbiseyi giysem bana daha çok yakışır tartışmalarından ya da bugün adadan kim elenecek diye yapılan tahminlerden kulaklarınız duymadı mı ?
Ah canım ülkem, bir doktor kolay kolay yetişmiyor sözünü yoksay kısa süreliğine. Bir insanın ölümünü düşün. Hiç mi için sızlamadı, hiç mi nasıl kıydılar diye hüzünlenmedin ve bunu yapanlara içten içe hiç mi kızıp köpürmedin ? Ah be canım ülkem, ne oldu sana böyle ? Nerde insanlık diye savunduğun o koca kavram ?
Sağlık terörü kol gezdikçe doktorunu savundun mu hiç ? Yoksa, amann bana ne, dövülmüşse vardır bir kabahati. Yoksa durup dururken bir insan bir başkasını döver mi ? Hatta daha ilerisine gidelim, durup dururken bir insan bir başkasını öldürür mü ?
Canım ülkem, Dr. Kamil FURTUN'u öldüren adamın dilinden dökülen şu sözler mi haklılığı savundurtur :
Canım sıkıldı, arada böyle farklı zevklerim var. Hoşuma gitti ve ben de vurdum.
Bundan sonrası için diyecek söz var mıdır ?
***
Sağlık sisteminde ilerlemeler kaydedildiği halde doktor cephesinden baktınız mı hiç olaylara. Bağrılan, hakaretler edilen, dövülen ve hatta öldürülen o doktorların gözünden. Biraz bakalım hep beraber :
Muayeneye gittiğiniz bir doktoru düşünün. Kapı önünde olduğunca uzun bir kuyruk... Sıranızı beklerken girip de çıkmak bilmeyen o hastaların ardı arkası kesilmeyince bağrışmalar başlıyor içinizde. Sabır, sabır deyip beklemeye devam ediyorsunuz; ama o sırada bir bakıyorsunuz ki sırası sizden sonra olan biri önce içeri giriyor ve bu da yetmezmiş gibi doktor içeriden çıkıyor ve yüzünde eksik olmayan gülümsemeler, kâhkahalar... Yeter ulan artık. Ne biçim doktorsun sen ? Kaç saattir burada bekliyorum ağaç gibi, sen ise işin şamatasındasın. Benim vergilerimle maaşını kazanıyorsun. Bana hizmet etmeye mahkumsun sözleri dökülmeye başlıyor dilinizden birer birer. Dur yolcu, bir de doktorun gözünden bakalım mı ?
Hastaları almaya başlayalım artık. Evet ilk hastamızı çağırın .... hanım/bey. Hoşgeldiniz, şikayetiniz neydi ? Hocam başım ağrıyor, midem bulanıyor, hiç bir şey yiyemiyorum. Eklemlerim acıyor, ayağım kırılmış gibi hissediyorum. Midem delinmiş gibiyim. Ve arkası gelmeyen şikayetler... Bakın tüm bunlar siz de olabilir; ama asıl sorununuz ne ? Bu sefer yavaş yavaş anlatmaya başlıyor hasta. Bundan sonra gerekli tetkikler istenip hasta yönlendiriliyor.
İkinci hastada sıra. O da aynı şekilde ve bu sefer daha bilgili. Kalbindeki damar kopmasına benzer acının nedenini internette araştırınca Kawasaki hastalığı gibi bir tabir duymuş. Belirtilerine bakınca da tamam ben de kesin Kawasaki hastalığı var deyip doktora onaylaması için gelmiş. Hikayesini almaya başlıyor doktor ve ağrının 5 km koştuktan sonra ortaya çıktığını anlayınca anlatmaya başlıyor hastaya. Bu fiziksel bir şey, çünkü koştukça kalbiniz hızlanır ve kan akımı artar ona bağlı hissettiğiniz acı oluşabilir tıpkı siz de olduğu gibi; ama gel de bu bilgili hastaya anlat. Doktora ne gerek var, internet nimeti her şeye yeter de artar değil mi ?
Sonra bekleyen yaşlı bir hasta var. Sıra önceliği onda olduğundan o alınıyor içeriye üçüncü sırada. Ama yaşlı hasta hoş sohbet... Konuşmaya başlamasıyla insanı güldürmesi bir. Ah dede, hoşgeldin sayende biraz da olsa güldük deyip kapıdan uğurluyor gülümsemeler eşliğinde; ama dışarıda hakaretler başlıyor birden. Birileri dövmek amacıyla üzerine yürüyor. Ama halk zar zor zaptediyor.
Söyler misiniz doktorun ne suçu var burda. O da insan değil mi ? Gülemez mi, eğlenemez mi ?
***
Sen ey canım ülkemin sessiz kalan insanı, seni muayene eden ve hastalığından Allah'ın izniyle kurtaran doktorun hakaretler işittiğinde, dövüldüğünde neden susuyorsun. Neden savunmuyorsun doktorunu ? Zulme sessiz kalan, zulmü işleyen gibi sayılmıyor mu ? Öyleyse onlardan ne farkın kalıyor söylesene canım ülkemin sessiz kalan insanı, ne kalıyor ?
***
Son söz olarak : Sağlık terörü artık bitsin, kolay kolay yetişmeyen bir doktor, efendi olmak için değil sana hizmet etmek için çabalıyor o kadar uzun süre canım ülkem. Sağlıkta şiddeti sona erdirmek artık senin elinde. Dur demek senin elinde. Doktorunu savunmak senin elinde.
***
Bu yolda ölen tüm doktorlara, sağlık çalışanlarına Allah'tan rahmet diliyorum.
Yazar Hakkında:Merhabalar, adım Bay KEFREN.9 Eylül 2013 tarihinde doğdum. Daha 2,5 yaşındayım anlayacağınız. İnsanı insan yapan asıl bir değeri -AŞK- tattıktan sonra yeniden doğdum.Kelimeler eşsiz bir hazine. Duygu ve düşüncelerin dillenmesi, bir araya gelip ahenkle süzülmesi ve insanların o ahengi hissetmesi.. Amacım budur sadece.Kişisel tarzda yazılarımla ve tıp fakültesi anı, gözlemlerimle yayın hayatındayım. İşte yepyeni blogum Heybemdeki Yolcu... (Blog kapandığı için link kaldırılmıştır.)Heybesine kelimeleri biriktirip biriktirip yolcu eden tıbbiyeli bir seyyah...
Devamını Oku »